İstanbul Fatih’te Vahşet: Sosyal Medyanın Rolü ve Çocukların Korunması
İstanbul Fatih’te Vahşet: Semih Çelik‘in Saldırısı ve Sosyal Medyanın Rolü
İstanbul’un Fatih ilçesinde, Semih Çelik adlı bir kişinin sevgilisi Ayşenur Halil’i ve ardından İkbal Uzuner’i vahşice öldürmesi, Türkiye’yi derinden sarstı. Medyaya yansıyan görüntüler sonrası toplumda büyük bir infial oluştu. Bu tür olayların ardından aileler, çocuklarını sosyal medyadaki olumsuz etkilere karşı nasıl koruyabileceklerini sorgulamaya başladı. Sosyal medya kullanımı, gerçeklik algısını yitirmeye mi yol açıyor? Uzmanların görüşleriyle bu sorulara yanıt arayalım.
Son zamanlarda yaşanan bu korkunç olaylar, insanların kaygı ve korku duygularını artırmakta. Sosyal medyanın bu atmosferdeki rolü nedir? Çocuklar ve gençler bu tür olaylardan nasıl etkileniyor? Şiddetin ve kötülüğün artmasında sosyal medyanın etkisi bulunuyor mu? Çocuklarınızı internette gördükleri kötü içeriklerden nasıl koruyabilirsiniz? İşte bu yazıda, sosyal medya kullanımı hakkında bilgi vermek ve bu sorulara yanıt bulmak istiyorum.
Uzman Görüşü: Rehberlik ve Psikolojik Danışmanı Sümeyye Üstün
- Sosyal Medya Kullanımı ve Bağımlılığı
Yapılan araştırmalar, dünya nüfusunun neredeyse yarısının sosyal medya kullandığını ortaya koymaktadır. Bu durum, her bireyin günlük ortalama 2 saatini sosyal medyada geçirdiğini göstermektedir. Özellikle çocuklar ve gençler arasında ekran başında geçirilen zamanın çok daha fazla olduğu gözlemlenmektedir.
Sosyal medya bağımlılığı, henüz ruhsal bozukluklar arasında tanımlanmasa da, günlük yaşamda yaygın bir sorun haline gelmiştir. Gençlerin dijital oyunlar, YouTube, Instagram, Twitter ve Snapchat gibi platformlara sıkça yönelmesi, bağımlılık riskini artırmaktadır. Çocuklar ve gençler, sosyal medyaya bu kadar sık başvururken, bunun nedenlerini araştırmakta fayda var. Sosyal medya, ilişki kurmak, etkileşim sağlamak ve görünür olmak gibi temel ihtiyaçları karşılamaktadır. Bunun yanı sıra, kaygı, korku, belirsizlik ve çaresizlik gibi kötü duyguların da yayılmasına katkı sağlamaktadır.
- Sosyal Medya Aracılığıyla Kötü Duyguları Yaymak
Kaygı, korku ve belirsizlik gibi duygularla başa çıkmak her zaman kolay olmayabilir. Destek bulamadığımız ve yalnız hissettiğimiz anlarda, sosyal medya bu duyguları paylaşmak için kolay bir mecra haline gelmektedir. Ancak bu durum, korkunun ve kaygının paylaşılmasına neden olan başka bir tehlikeye de kapı aralayabilir. Sosyal medya üzerinden yayılan vahşi haberler, zaten var olan kötü duyguları artırmakta ve ruh sağlığımız üzerinde olumsuz etkiler yaratabilmektedir. Uzmanlar, toplumumuzda paranoid düşüncelerin yaygın olduğunu belirtmektedir. Bu durumda, vahşi olayların ve korku senaryolarının yayılması, panik ve korku atmosferini artırmaktan başka bir işe yaramayabilir.
O Halde Ne Yapacağız?
- Korku ve endişe yaratan kötü olaylar sonrasında yapılan paylaşımlara dikkat edilmelidir. Kişi, paylaşımda bulunacaksa olayın korkunçluğundan ziyade, alınan önlemleri ve çözüme yönelik içerikleri ön plana çıkarmalıdır.
- Çocuklar ve gençlerin kötü içeriklere maruz kalmalarını engellemek için ekran kullanımında sınırlamalar getirilmelidir. Ancak bu sınırlamalar, yasaklarla değil, kaliteli ilişkiler ve etkileşimlerle desteklenmelidir. Çünkü gerçek ilişkilerden tatmin olan bireyler, yapay ilişkilere daha az zaman ayırmaktadır.
Klinik Psikolog
Sümeyye Üstün