Yaygın Anksiyete Bozukluğu: Belirtileri ve Etkileri
Yaygın Anksiyete Bozukluğu
Günlük yaşamımızda birçok insan zaman zaman kaygı duygusuyla karşılaşır. Ancak bu kaygının yaygın bir bozukluğa dönüşmesi, birey için oldukça zorlayıcı ve tüketici bir deneyim olabilir. Yaygın anksiyete bozukluğu, kişinin sürekli olarak tehdit altında hissetmesine yol açan ve her an kötü bir şeylerin olacağına dair yoğun bir endişe yaratan bir ruh halidir. Bu rahatsızlık, bireyin günlük yaşamında karşılaştığı olaylarda olağanın çok üzerinde bir kaygı düzeyi yaşamasına neden olur.
Örneğin, çocuğunuz eve bir saat gecikmeyle geldiğinde, bu durum “mutlaka başına bir şey gelmiştir” düşüncesiyle panik yaşamanıza yol açabilir. Yaygın anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler, hemen her durumda, belirli bir yer ya da zamana bağlı olmaksızın, kaygı hissini yoğun bir şekilde deneyimlerler. Bu durum, bireyin günlük yaşamını, iş yaşamını ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.
Yaygın anksiyete bozukluğu belirtileri arasında:
- Sürekli bir huzursuzluk,
- Kendini tetikte hissetme durumu,
- Çabuk yorulma,
- Odaklanma güçlüğü,
- Unutkanlık,
- Sinirlilik,
- Kas gerginliği,
- Uyku sorunları gibi çeşitli belirtiler yer alır.
Bu rahatsızlık genellikle genç yaşlarda başlar ve dalgalı bir seyir izleyebilir. Ayrıca, depresyon, diğer kaygı bozuklukları ve alkol bağımlılığı gibi çeşitli psikiyatrik bozukluklarla da sıkça birlikte görülmektedir. Kaygı düzeyi yüksek olan bireylerde, yalnızca ruhsal değil, aynı zamanda bedensel belirtiler de yaygın olarak gözlemlenir. Baş ağrıları, yaygın vücut ağrıları, bulantı ve mide şişkinliği gibi fiziksel şikayetler bu belirtilerin başında gelir. Bu nedenle bazı hastalar, öncelikle psikiyatrist dışındaki hekimlere başvurmayı tercih edebilirler.
Kaygı hali, insan vücudundaki “savaş ya da kaç” refleksiyle benzerlik gösterir ve bu durum, kişinin sinir sisteminin aşırı aktif hale gelmesine neden olur. Bu süreçte birey, titreme, huzursuzluk, nefes darlığı ve bulantı gibi bedensel tepkiler yaşayabilir. Yaygın anksiyete bozukluğunun nedenleri arasında genetik faktörler ve çocukluk dönemi yaşantıları önemli bir rol oynamaktadır. Kişinin kendini sürekli tetikte hissetmesi ve felaket senaryolarına kapılması, bu durumla doğrudan ilişkilidir.