İnsan Beyninin Gelişimi ve Plastisite Süreci
İnsan Beyninin Gelişimi ve Plastisite
İnsan beyni, doğum anında henüz tam olarak olgunlaşmamış bir durumda bulunur. İlk yıllarımızda nöronlarımız, birbirleriyle bağlantısız ve düzensiz bir yapı sergilemektedir. Ancak yaşamımızın ilk yılları, duyusal deneyimlerimizle birlikte nöronlar arasında hızlı bir bağlantı kurma sürecinin başladığı bir dönemdir. İki yaşına geldiğimizde, beynimizdeki sinaps sayısı, bir yetişkinin sinaps sayısının iki katına ulaşır.
Bu aşamadan sonra beyin, gereksiz bağlantıları budamaya başlar. Bu budama süreci, geride kalan bağlantıların daha güçlü ve verimli hale gelmesini sağlar. İnsanların, genetik programlamaya sahip diğer canlılardan farklı olarak çeşitli ortamlara uyum sağlama yeteneği, bu sürecin önemli bir sonucudur.
YAŞAM BOYU SÜRECEK BİR DÖNÜŞÜM
David Eagleman’ın “Beyin: Senin Hikayen” adlı eserinde bahsettiği plastisite, yalnızca erken çocukluk döneminde değil, hayatımız boyunca devam eden bir süreçtir. Yeni beceriler öğrendiğimizde, yeni diller konuştuğumuzda veya farklı deneyimler yaşadığımızda, beynimiz sürekli olarak yeniden yapılandırılır. Hatta, beynin bazı kısımları hasar gördüğünde, sağlıklı kalan bölgeler bu hasarlı alanların işlevlerini devralabilir.
Plastisite sayesinde beynimiz, aldığımız her tür girdiye uyum sağlama kapasitesine sahiptir. Bu durum, gelecekte duyularımızı ve vücudumuzu geliştirmek için yeni teknolojiler tasarlayabileceğimiz anlamına gelir. Kısacası, plastisite, kimliğimizin sürekli bir değişim içinde olduğunu gösterir. Bu nedenle, “kim olduğumuz” sorusunun kesin bir cevabı yoktur. Geçmiş deneyimlerimiz, mevcut seçimlerimiz ve gelecekteki olasılıklar, sürekli olarak beynimizi, yani kimliğimizi yeniden şekillendirir.