Culha Kumaşı: Şanlıurfa’nın Tarihi Mirası Yeniden Hayat Buluyor
Culha Kumaşı: Şanlıurfa’nın Tarihi Mirası Moda Dünyasında Yeniden Hayat Buluyor
Yüzyıllardır el dokuma tezgâhlarında üretilen, ancak günümüzde unutulmaya yüz tutmuş olan Culha kumaşı, moda tasarımcısı Çiğdem Akın’ın hazırladığı yeni koleksiyon ile adeta yeniden doğdu. Geleneksel puşu, hışvalı ve masa örtüsü olarak bilinen Culha kumaşı, modern tasarımlara dönüştürülerek, kadın istihdamı ve geleneksel el sanatının yaşatılması adına önemli bir adım atılmış oldu. Bu değerli kumaşı günümüze taşıyan iş birliği, Şanlıurfa Haliliye Belediyesi’nin öncülüğüyle ve GAP İdaresi Başkanlığı’nın sağladığı destekle “Dünden Bugüne Culha Dokumacılığı Projesi” çerçevesinde Haliliye’de hayat buldu.
Şanlıurfa’nın köklü el sanatlarından biri olan Culha kumaşına hayat veren tasarımcı Çiğdem Akın ile gerçekleştirdiğimiz keyifli bir sohbet, bu projenin arka planını ve önemini daha iyi anlamamıza yardımcı oldu.
Şanlıurfa’nın tarihinden gelen bir miras olan Culha kumaşıyla ilk tanıştığınızda neler hissettiniz? Bu projede yer alma kararınızda etkili faktörler neler?
Culha kumaşıyla tanıştığımda, ilk hissettiğim şey, geçmişin derin hikayelerinin bu kumaşın dokusuna sinmiş olduğuydu. Bir tasarımcı olarak, bu mirası günümüz estetik anlayışıyla harmanlama fikri beni oldukça heyecanlandırdı. Projede yer alma kararıma etki eden en önemli faktör, Culha kumaşının tarihini ve yerel emeği tasarımlarım aracılığıyla global bir sahneye taşıma fırsatıydı. Şanlıurfa’nın bu kültürel hazinesini modern modayla buluşturmak, benim için nadir karşılaşılacak anlamlı bir yolculuk oldu.
Haliliye Belediyesi’nin destekleriyle yeniden hayat bulan Culha kumaşı, sürdürülebilir moda açısından nasıl bir potansiyel taşıyor?
Günümüzde moda dünyası, sürdürülebilirliğin artık bir tercih değil, bir zorunluluk olduğunun bilincine varmış durumda. Culha kumaşı ise bu anlayışın özüne hitap ediyor. Tamamen doğal ipliklerden üretilmesi ve geleneksel yöntemlerle dokunması, onu sadece çevre dostu değil, aynı zamanda etik bir moda anlayışının temsilcisi haline getiriyor. Sürdürülebilirlik, modanın geleceğinde anahtar bir rol oynarken, Culha kumaşı gibi yerel değerlerin bu dönüşümde kilit aktörlerden biri olacağına inanıyorum.
Koleksiyonda yer alan 18 tasarımda minimalist ve etnik stilleri bir araya getirdiğinizi biliyoruz. Tasarım sürecinizde Culha kumaşının dokusu ve özellikleri nasıl bir rol oynadı? Kumaşın geleneksel yapısı modern tasarımlarınıza nasıl ilham verdi?
Culha kumaşı, tasarımlarımda adeta bir hikaye anlatıcısı gibi işlev gördü. Kumaşın dokusu ve dokuma tekniği, minimalist bir zarafet ve etnik bir ruh yaratmama imkan tanıdı. Geçmişle geleceği birleştiren unsurlarla çalışmanın her zaman önemli olduğunu düşünüyorum. Culha kumaşı, bu dengeyi mükemmel bir şekilde yansıttı; geleneksel yapısıyla modern çizgilere ve kesimlere ilham verdi. Koleksiyondaki her tasarımım, bu eşsiz kumaşın potansiyelini ve benzersizliğini kutlayan bir parça oldu.
Projenin hem geleneksel el sanatlarına hem de kadın emeğine verdiği desteği nasıl değerlendiriyorsunuz? Tasarımcı olarak bu sosyal sorumluluk boyutu sizin için ne ifade ediyor?
Bu proje, yalnızca tasarım açısından değil, toplumsal etki yaratma potansiyeliyle de beni derinden etkiledi. Geleneksel el sanatlarını yaşatırken aynı zamanda kadın emeğini desteklemek, yalnızca moda dünyasına değil, topluma da değer katan bir girişimdir. Bir tasarımcı olarak, sanatın ve emeğin insan hayatına dokunan bu yönünü önemsiyorum. Culha kumaşı, kadınların üretime katılımını teşvik ederken onlara ekonomik ve sosyal anlamda bir güçlenme alanı sunuyor. Bu tür projelerde yer almak, tasarımcının sorumluluklarının sadece estetikle sınırlı olmadığını hatırlatıyor.
Culha kumaşıyla çalışmak, yalnızca bir koleksiyon yaratmanın ötesinde, bir kültürel mirası yeniden canlandırmak anlamına geliyor. Moda, geçmişi ve geleceği birbirine bağlayan güçlü bir ifade biçimidir. Bu projede yer almak, bana bu bağın bir parçası olma şansı verdi. Türkiye’nin eşsiz zenginliklerini ve kadın emeğinin gücünü, tasarımlar aracılığıyla dünya sahnesine taşıyabildiğim için çok mutluyum. Şanlıurfa’dan Haliliye Belediyesi’nin çabasıyla başlayan bu hikayenin, global ölçekte ilham yaratacağına yürekten inanıyorum.